Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: Altın ithalatı atıl bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor
(İSTANBUL) – Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Türkiye Katılım Bankaları Birliği (TKBB) 23. Olağan Genel Kurulu’nda; “Bizim vatandaşımız, geçen sene müdahale etmeseydik belki 40 milyar dolar altın ithal edecekti. Gerçekten abartmıyorum ama eğer altın sistemdeyse faydalı olur, değilse atıl bir kaynak olarak karşımıza çıkıyor” dedi.
TKBB 23. Olağan Genel Kurulu, Türk Eximbank Genel Müdürlüğü’nün İstanbul’daki binasında yapıldı. Kurula Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) Başkanı Prof. Dr. Şahap Kavcıoğlu da katıldı. Programda konuşan Şimşek, fiyat istikrarının önemine vurgu yaptı. Şimşek, şunları söyledi:
“Sermaye piyasalarının gelişmesi için mutlaka ve mutlaka fiyat istikrarını tekrar sağlamamız gerekir. Yani düşük, tek haneli enflasyonu başarmamız lazım. Bunu destekleyecek bir mali disiplin tabii ki olmazsa olmazdır. Sürdürülebilir cari açık, bunun bir yan ürünüdür. Yapısal dönüşüm ise bu kazanımları kalıcı hale getirmek içindir. Siz belki para politikası, maliye politikası, gelirler politikası üzerinden enflasyonu indirebilirsiniz ama rekabet gücü, verimlilik artışını sağlayamazsak bu kazanımlar kalıcı olmuyor. Refah da kalıcı olmuyor. Kalıcı refah artışı için, yani sürdürülebilir yüksek büyüme için bir taraftan tabii ki makro finansal istikrarı sağlayacağız ama bir taraftan da yeşil dönüşümü, dijital dönüşümü ama en önemlisi sanayide dönüşümü, verimliliği, rekabet gücünü artıracak yapısal dönüşümü başarmamız gerekiyor.
“FİYAT İSTİKRARI ÇOK ÖNEMLİ”
Şunun altını çizmek istiyorum. Sadece makro finansal istikrarı öngörülebilirlik için değil, kaynakların verimli alanlara, ülkemiz için üretken alanlara kanalize edilmesinin de ön koşulu fiyat istikrarıdır. Bizim vatandaşımız, geçen sene müdahale etmeseydik belki 40 milyar dolar altın ithal edecekti. Gerçekten abartmıyorum ama eğer altın sistemdeyse faydalı olur, değilse atıl bir kaynak olarak hakikaten karşımıza çıkıyor. Vatandaşımızın tercihlerine tabii ki saygılıyız ama benim anlatmaya çalıştığım şey şu; eğer vatandaşımız kendisini bu tür ürünlerden korumaya alıyorsa veya başka ülkelerin para birimlerinde kendisini daha güvenli hissediyorsa bir sorun var demektir. Evet, bir sorun var. Nedir, yüksek enflasyon. O nedenle fiyat istikrarı çok önemli.
“Enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde gelir dağılımı bozuluyor”
Reel sektörümüzle bir araya geldiğimizde takdir edersiniz ki, uygun koşullarda uzun vadeli finansmana erişim önemli bir sorun. Bu hep böyleydi. Bunu da çözmenin tek yolu var. Geçici birtakım enstrümanlar devreye alınabilir ama onlar sürdürülebilir değil. Sürdürülebilir, uzun vadeli, makul faaliyetlerle finansmanın yolu da fiyat istikrarından geçiyor. Dolayısıyla sürdürülebilir yüksek büyüme de fiyat istikrarından geçiyor ama daha önemlisi, enflasyonun yüksek olduğu ülkelerde -hepimizin bildiği bir konu- gelir dağılımı bozuluyor. Gelir dağılımındaki bozulmayı tersine çevirmek için, yani gelir dağılımında daha iyileştirici bir süreç için bizim fiyat istikrarını sağlamamız lazım. Gördüğünüz gibi fiyat istikrarı o nedenle en büyük önceliğimizdir. Tabii biraz zaman alıyor. Fiyat istikrarına giden yol, meşakkatli bir yoldur. İşte ‘Bir yıldır program uygulanıyor, enflasyon neden düşmedi’ diyebilirsiniz. Açık bir şekilde söyleyeyim. Geçen sene biz bunu, ilk yılı geçiş dönemi olarak öngördük. Bunu çok net bir şekilde kamuoyuyla paylaştık.
“Deprem harcaması reeldir ve enflasyonisttir”
Biz dedik ki nihai amaç enflasyonu tek haneye indirmek ama bunun için bir geçiş dönemine ihtiyacımız var. Neden? Çünkü dezenflasyon için koşulların oluşturulması lazımdı. Mayıs ayı enflasyonu 3 Haziran’da açıklanacak. Merkez Bankamız yüzde 75-76 düzeyinde bir enflasyon bekliyor. Yüksek bir rakam ve nisana göre yükselen bir rakam fakat o son 12 ayı yansıtıyor. Sonra 12 ayda ne oldu da enflasyon bu noktaya geldi. Birinci olarak Türkiye, büyük bir deprem felaketi yaşadı. Bu yüksek bütçe açığına sebep oldu. Yüksek bütçe açığı, maliye politikası kanalıyla enflasyonisttir. Nasıl finanse ettiğiniz bile önemli değildir. Yüksek kamu harcaması yüksek talep demektir ve bu enflasyonisttir. Geçen sene deprem hariç bütçe açığı aslında yüzde 1,6’dır. Yani önceki yılla önemli bir fark yoktur ama gelin görün ki, deprem harcaması reeldir ve bu reel harcama nedeniyle toplam talep artmıştır ve bu enflasyonisttir.”
Gazetecilerin sorusunu yanıtsız bıraktı
Bakan Şimşek, program çıkışında gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtsız bıraktı. Şimşek, soru ısrarlarına, “Ayaküstü yorum yapmıyorum” diye yanıt verdi.